Hakan ve Elias
Karpasia/Karpaz Yarımadası
İkinci randevumuzda, Karpasia/Karpaz Yarımadası'nda kamp yapmaya gittik. Oraya sadece ikinci kez geliyordu. Geçiş yapmak onun için sorun değildi; hayatı boyunca kuzeye defalarca geçmişti. Ama Karpasia/Karpaz Yarımadası yine de onun için neredeyse bilinmeyen bir yerdi.
Benim içinse burası dünyadaki en büyülü yerlerden biri; sanki evimdeki en rahat koltuk gibi bir his veriyor.
Onu en sevdiğim yerlere götürdüm; sonra kendimizi iki toplumlu bir çiftin işlettiği küçücük bir meyhanede bulduk. Orada biraz çakırkeyf olduk ve o meze masasının etrafında paylaştığımız her şey, ikimizin de başını istemsizce yukarı kaldırmasına, gözlerimizde minik minik sevgi damlalarının birikmesine yol açtı — evet, daha ikinci randevumuzda. Saflık işte.
Çok konuşur. İnanması zor ama bazen benden bile daha çok konuşur. Bir keresinde bana bir hikâye anlatıyordu; şimdi ayrıntılarını pek hatırlamıyorum. İspanyol bir arkadaşının Extremadura’daki düğünüyle ilgili bir şeydi. Oysa Extremadura, benim İspanya’da en sevdiğim bölgedir. O konuşurken kendimi, hangi mavinin daha güzel olduğunu düşünürken buldum: Gökyüzü mü, deniz mi, yoksa onun gözleri mi? Evet, ne yaptığımı gayet iyi biliyordum. Âşık oluyordum.
Oysa bu, planlarım arasında yoktu. Otuzlu yaşlarımın başında bekâr olmanın tadını çıkarmak istiyordum. Kendimle ilgili soru işaretlerim vardı. Zihinsel olarak anlamlı ve derin bir şeye hazır olmadığımı düşünüyordum. Bir süre yüzeyde kalmak, derinlere dalmamak; kalbin ritmine değil, hormonların akışına kendimi bırakmak istiyordum.
Daha sonra onu uyunacak çok güzel bir yere götürdüm; ağaçların, sanki sahile dokunmak ister gibi usulca denize doğru eğildiği, kumun suyun içinde yavaşça kaybolduğu bir yerdi. Gece olunca gökyüzü renklerle dolu bir sahneye dönüşür, Samanyolu ise sessizce, parıldayan bir sır gibi üzerimize uzanırdı. Çadırla hiç uğraşmadan açık gökyüzünün altında uyuduk.
“Eğer uslu bir çocuk olursan,” dedim ona, “uzaktan eşeklerin sesini duyarsın. Şansın varsa, kristal berraklığındaki suda yüzen kaplumbağaları görürsün. Çok ama çok şanslıysan, yavru kaplumbağaların kabuklarını kırıp denize doğru yol aldıklarına tanık olabilirsin.”
Sonra, içimden ve neredeyse fısıltıyla şunu söyledim: Kalbin hazırsa, aşk seni Karpasia/Karpaz Yarımadası’nda bulur.
Ve sanırım…
Aşk bizi Karpasia/Karpaz Yarımadası’nda buldu.
Hakan& Elias
